Neden Kahve İçmek İsteriz?
Kokusu, tadı, varlığı, sıcaklığı ile birçok insanın vazgeçilmezi, arkadaş toplantılarının vesilesidir kahve. Arkadaşlara, yalnızlığa, filmlere kitaplara eşlik eder zamanın içindeki keyfi katlar çoğu zaman. Kahve içmek için özel kupalar, fincanlar yaptıranlarımız ya da kahveyi keyifle içtiği özel kupalar alanlar da var içimizde. Kahve falları, sohbete farklı konular ekliyor, tatlandırıcılar farklı aromalar katıyor, kahveye yaptığımız yatırım ve zaman ayırma, aldığımız keyifle beraber artıyor. Sadece keyifli anlara değil sınav dönemlerine, proje hazırlama süreçlerine de eşlik eder kahve. Uyumamak için peş peşe içilen kahveler bizi olabildiğince uyanık, konulara odaklanmaya hazır hale getirir.
Sağlıklı beslenme önerilerinde genellikle yediklerimize katabildiğiniz kadar duyu katın; koklayın, sıcaklığını ölçün, dikkatlice inceleyin gibi önerilerde bulunurlar. Bunun anlamı yemek yerken sadece yediğimiz yemeğe odaklanmak, yemek zamanının keyfini uzatmak, tokluk hissine daha az yemek yiyerek ulaşmak ve boşluk duygusuyla değil farkına vararak yemek yenmesidir. Kahve ise baskın tadı, kokusu, kupanın sıcaklığı ile olabildiğince duyumuza kendisini gösteriyor ve ister istemez bir şekilde kısa bir an bile olsa kendimiz sadece kahveyle ilgilenirken buluyoruz. İstersek iyi bir tatlı ya da başka bir atıştırmalık ama kahvenin tadını bozmayan, ona uyum ile eşlik edecek bir atıştırmalık isteriz. Bu anlar bile tokluk hissimizi artırıp zaman zaman öğün atlamamıza neden olabiliyor.
Kahvenin kokusu tadı haricinde psikolojik anlamda da olumlu özellikleri bulunuyor. Yaşanan stres seviyesini düşürüyor, motivasyonu artırıyor, enerji veriyor, seratonin ve dopamin hormonlarının üretimine etki ederek hissedilen mutluluğu artırıyor ve depresyon ve depresyona bağlı intihar düşüncelerinde azalma sağlıyor, odaklanmayı artırıyor, uzun süreli kullanımda hafızayı destekliyor… Yeni çekilmiş veya kavrulmuş kahve kokusu bile algılanan stres üzerinde olumlu etkiye sahip.
Kahvenin olumlu psikolojik etkileri her besinde olduğu gibi kullanım miktarı dengede ve yeterli oranda alındığı takdirde geçerli. Günde 2-3 fincandan fazla tüketilen kahve uykusuzluk, gerginlik, kaygı bozukluğu, sinirlilik, yorgunluk, baş ağrısı, motivasyon düşüklüğü, özgüven eksikliği, bulantı, öfke, kas ağrılarına ve enerji düşüklüğüne neden olabiliyor. Yoğun kahve tüketimi (özellikle sınav ve proje dönemlerinde) önceleri uyanık kalma ve odaklanma süresine yardımcı olurken aslında var olan uyku ve stresi baskılar, ortadan kaldırmaz. Baskılanan uyku, yorgunluk ve stres ortadan kaybolmadığı için temelde artmaya devam eder ve kahvenin etkisi azalmaya başladığında kendimizi daha da yorgun, uykulu ve gergin hissederiz. Bir sonraki kahveyi alma süresi kısalır ve uzun vadede daha fazla kahveye ihtiyaç duyarız.
Öğleden sonra kahve tüketimi uykusuzluğa ve uyku problemlerine neden olabiliyor. Uyku saatlerinde kayma, yatağa yattığında uyuyamama sadece uyku düzenini bozmakla kalmıyor kaygı bozukluğu yaşanmasına, depresyonun tetiklenmesine de zemin hazırlıyor. Sabah kahvaltı yapmadan içilen kahve kaslarda ve bedende gergin hissetme oranını artıyor ve güne stresle başlamış oluyoruz. Kahve için uzmanların genellikle önerdiği kahvaltı ya da öğle yemeğinin üzerinden 1 saat geçtikten sonra içilmesi yönünde. Böylelikle yemek sonrasında hissedilen yorgunluk ve motivasyon azalmasına daha olumlu etki etmekte.
Klinik Psikolog Duygu RTEN